Herkesle aynı fikirde olan ve kendine ait hiçbir fikri olmayan kişi, dizginle her yöne sürülen bir at gibidir.
Tibet Atasözü.

Bir zamanlar, çok çok uzun zaman önce, dağların arasına sıkışmış küçük bir çiftlik kasabasında üç arkadaş yaşarmış. Bunlardan ikisi çok zenginmiş, ama biri fakirmiş. Neredeyse her hafta eğlenmek için dışarı çıkarlarmış ve yanlarına her zaman yiyecek alırlarmış ve günü ormanda oynayarak ve birlikte konuşarak geçirirlermiş.

Zengin olan ikisi her zaman öğle yemeğini yanlarında taşırmış ama fakir olan hiç bir şey getirmezmiş. Aralarında en çok yiyen de oymuş ve diğerlerinin yanlarında getirdiklerinden arta kalan her şeyi yiyip bitirirmiş. Bunun üzerine iki arkadaş bir kez olsun onun hakkından gelebilmek için bir plan yapmaya başlamışlar.

Bir gün öğle yemeği çantalarını hazırlayarak ondan uzaklaşmışlar ve nehri takip ederek dağın etrafında ağaçların arasına gizlenmiş güzel gölgeli bir yere gelmişler ve orada akşam yemeklerini yemeye ve diğer adam olmadan iyi vakit geçirmeye karar vermişler.

Adam aramış taramış ama onları bulamamış ve şöyle demiş: “Bugün nereye gittikleri konusunda bana doğruyu söylemediler ve onları bulamıyorum ama sanırım nehrin aşağısına gittiler.”

Kız kardeşine şöyle demiş: “Bana hemen bir kutu bul, buraya getir, beni içine koy ve dereye doğru it, ben de nehirde yüzerek onların saklandığı yere geleyim. Büyük kutuyu görecekler ve değerli bir şey bulduklarını düşünüp beni çıkaracaklar.”
Elbette, yaklaşık bir saat sonra zengin adamlar büyük kutunun aşağıya doğru süzüldüğünü görmüşler ve çok heyecanlanmışlar. Bir ip bulup kutunun üzerine atmışlar ve onu kıyıya çekmişler.

İçlerinden biri, “Sanırım harika bir şey bulduk,” demiş ve taşlar ve bıçaklarla üstteki tahtayı kaldırıncaya kadar dayanamamış; ama kendisinden kaçtıkları adamı bulduklarında son derece sinirlenmişler.

Zavallı adam şöyle demiş: “Beni neden dışarı çıkardınız? Şimdiye kadar hep sizin yemeğinizi yedim ve getirecek bir şeyim yoktu, ta ki çok utandığım için kendimi boğmaya karar verene ve bunu yapmak için bu kutuya girene kadar. Şimdi beni dışarı çıkarman benim için büyük şans. Hayatımı kurtardın, o yüzden yemeğini getir, ben de yemene yardım edeyim. Beni sudan çıkardığın için bu senin hatan; bu yüzden güzelce ve doya doya yiyeceğiz.” Adam yemeğe başlamış ve her şey bittiğinde, “Bir daha yiyecek güzel bir şey bulursan bana söyle, ben de bir daha beni sudan çıkarman konusunda sana zahmet vermeyeyim,” demiş.