Kaynak ustaca yapılırsa, demir ve pirinç bile birleşir.
Tibet Atasözü.

Çok uzun zaman önce, Tibet’in uzak diyarlarında bir yerlerde, gökyüzüne diğer diyarlardan biraz daha yakın görünecek kadar yükseklerde, bir köşede çok adil bir kral tarafından yönetilen bir ülke varmış. Kral, her durumda verdiği adil kararlarla hükümranlığının her yerinde tanınırmış.

Bu iyi kralın yaşadığı ve evinin bulunduğu kentte iki yoksul adam yaşarmış. Her ikisi de çok iyiymiş, her gün ellerinden gelenin en iyisini yaparlarmış ve her ikisinin de bakmakla yükümlü olduğu yaşlı bir annesi varmış.

Bir gün adamlardan biri bir yağ küpü taşıyarak dağların tepesindeki bir köye doğru yola çıkmış. Yolda yürürken çok yorulmuş ve bir süre dinlenmek için otururken yağ küpünü yol kenarındaki bir kayanın üzerine bırakmış. O orada otururken, komşusu eşeğini önünden sürerek dağdan aşağı iniyormuş. Küçük eşeğin her iki yanına yığılmış iki büyük odun yükü neredeyse onu örtüyormuş. Eşek küpü görmemiş, bu yüzden çok yaklaşmış ve onu devirmiş, kırmış ve bütün yağı dökmüş.

Yağın sahibi olan adam çok kızmış, eşeğin sahibi olan adam ise zararı verenin kendisi değil, eşek olduğunu söylemiş. Böylece tartışmışlar, tartışmışlar ve tartışmaya devam etmişler. Yağın sahibi olan adam onu kaybetmeyi göze alamayacağını, çünkü annesinin ve kendisinin yiyeceği için satabileceği tek şeyin o olduğunu ve küpün kırılmasının onun suçu olamayacağını söylemiş.

İkisi de krala gitmişler, kral onları bu konuda dikkatle dinlemiş ve sonunda ikisinde de bir suç göremediğini söylemiş. Her ikisi de iyi insanlarmış, yaşlı annelerine iyi bakıyorlarmış ve tüm işlerinde dürüstlermiş ve görebildiği kadarıyla eşek ve kayadan başka kimsenin bir suçu yokmuş ve onları yargılayacakmış.

Böylece küçük eşek ayaklarından ve boynundan zincirlenerek hapse atılırken, kralın beş adamı da kayayı almaya gönderilmiş. Onlar kayayı getirir getirmez, kral kayanın zincirlerle sarılmasını ve hapishane kapısının dışında bir direğe bağlanmasını buyurmuş. Bu sırada bu garip olayın ve kralın tuhaf davranışlarının haberi tüm kente yayılmıştı. Halk, büyük krallarının bir eşek ve bir taşla ilgili bir dava açtığını duyunca, onun kesinlikle delirdiğini düşünmüş. Ertesi sabah kral atlılarıyla kentte dolaşarak davanın görüleceğini ilan etmiş. Bir eşekle bir taşın mahkemede yargılanabileceği fikri halkın anlayabileceğinden çok daha fazlasıymış, ama ertesi gün erkenden kentteki herkes mahkemenin sonucunu görmek için avluya gelmiş. Vakit geldiğinde yargıç gelip yerine oturmuş, kapı bekçilerine bütün kapıları kapatıp kilitlemelerini emretmiş, böylece herkes içeri girmiş ve ardından davayla ilgili kararını açıklamaya başlamış.
“Çok iyi bildiğiniz gibi, bir eşeğin ve bir taşın yargılanabileceği bir yasa yoktur. Neden hepiniz böyle saçma bir şeyi görmeye geldiniz? Şimdi, bu konudaki merakınızdan dolayı, her biriniz dışarı çıkmadan önce yarım sent ödeyeceksiniz.”

İnsanlar çok utanmış ve dışarı çıkmaktan memnun görünerek bu parayı verip kapıdan çıkmışlar. Bu şekilde alınan para yağını kaybeden adama verilmiş, böylece adam mutlu olmuş, borç ödenmiş ve mahkeme kapanmış.