Bir zamanlar Mamad adında bilge bir adam yaşardı. Bu adam hiç yalan söylemezdi. Ülkedeki tüm insanlar, hatta yirmi gün uzakta yaşayanlar bile onu tanıyordu.
Kral, Mamad’ı duydu ve tebaasına onu saraya getirmelerini emretti. Bilge adama baktı ve şöyle sordu:
” Mamad, senin hiç yalan söylemediğin doğru mu?”
” Bu doğru.”
“Ve hayatın boyunca hiç yalan söylemeyecek misin?”
“Ondan eminim.”
“Tamam, doğruyu söyle ama dikkatli ol! Yalan sinsidir ve kolayca diline dolanır.”
Aradan birkaç gün geçti ve kral Mamad’ı bir kez daha çağırdı. Büyük bir kalabalık vardı: Kral ava çıkmak üzereydi. Kral atını yelesinden tutuyordu, sol ayağı üzenginin üzerindeydi. Mamad’a emretti:
“Yazlık sarayıma git ve kraliçeye öğle yemeğinde onunla birlikte olacağımı söyle. Ona büyük bir ziyafet hazırlamasını söyle. Böylece benimle birlikte öğle yemeği yiyeceksin.”
Mamad eğildi ve kraliçenin yanına gitti. Sonra kral güldü ve şöyle dedi:
“Ava gitmeyeceğiz ve şimdi Mamad kraliçeye yalan söylüyor. Yarın onun yerine biz güleceğiz.”
Ama bilge Mamad saraya gitti ve şöyle dedi:
“Belki yarın öğle yemeği için büyük bir ziyafet hazırlamanız gerekir, belki de hazırlamamanız gerekir. Belki kral öğlene kadar gelir, belki de gelmez.”
“Söyle bana gelecek mi, gelmeyecek mi?” – diye sordu kraliçe.
“Ben gittikten sonra sağ ayağını üzengiye mi koydu, yoksa sol ayağını yere mi koydu bilmiyorum.”
Herkes kralı bekledi. Ertesi gün geldi ve kraliçeye şöyle dedi:
“Asla yalan söylemeyen bilge Mamad dün size yalan söyledi.”
Ama kraliçe ona Mamad’ın sözlerini anlattı. Ve kral, bilge adamın asla yalan söylemediğini ve sadece kendi gözleriyle gördüğü şeyleri söylediğini fark etti.