Bir zamanlar çok güçlü bir kral varmış. Bu kralın vahşi hayvanlar ve canavarlar üzerinde çok büyük bir etkisi varmış. Kaplumbağa ise tüm hayvanların ve insanların en bilgesi olarak görülürmüş. Bu kralın Ekpenyon adında bir oğlu varmış ve ona eş olarak elli genç kız vermiş, ama prens hiçbirini beğenmemiş. Kral buna çok kızmış ve bir yasa çıkarmış; eğer bir adamın prensin eşlerinden daha güzel bir kızı olur ve o kız oğlunun gözüne girerse, kızın kendisi, babası ve annesi öldürülecekmiş.
İşte bu sıralarda kaplumbağa ile karısının çok güzel bir kızları olmuş. Annesi, prens ona aşık olabileceği için böylesine güzel bir çocuğu tutmanın güvenli olmadığını düşünmüş, bu yüzden kocasına kızının öldürülmesi ve çalılıklara atılması gerektiğini söylemiş. Ancak kaplumbağa buna yanaşmamış ve kızı üç yaşına gelene kadar onu saklamış.
Bir gün hem kaplumbağa hem de karısı çiftliklerinde yokken, kralın oğlu evlerinin yakınında avlanırken, evin etrafındaki çitin tepesine tünemiş bir kuş görmüş. Kuş küçük kızı izliyormuş ve kızın güzelliğinden o kadar etkilenmiş ki prensin geldiğini bile fark etmemiş. Prens ok ve yayıyla kuşu vurmuş ve kuş çitin içine düşmüş, bunun üzerine prens uşağını onu alması için göndermiş. Hizmetkâr kuşu ararken küçük kıza rastlamış ve onun güzelliğinden o kadar etkilenmiş ki hemen efendisine dönüp gördüklerini anlatmış. Bunun üzerine prens çitleri yıkıp kızı bulmuş ve hemen ona aşık olmuş. Uzun bir süre onunla kalmış ve konuşmuş, sonunda kız onun karısı olmayı kabul etmiş. Prens daha sonra eve dönmüş ama kaplumbağanın güzel kızına aşık olduğunu babasından gizlemiş
Prens ertesi sabah hazinedarı çağırmış ve altmış parça kumaş ile üç yüz çubuk alıp kaplumbağaya göndermiş. Öğleden sonra da kaplumbağanın evine gidip kızıyla evlenmek istediğini söylemiş. Kaplumbağa korktuğu şeyin gerçekleştiğini ve hayatının tehlikede olduğunu hemen anlamış ve prense, eğer kral bunu öğrenirse sadece kendisini değil, karısını ve kızını da öldüreceğini söylemiş. Prens, kaplumbağanın, karısının ve kızının öldürülmesine izin vermeden önce kendisinin öldürüleceğini söylemiş. Sonunda, uzun tartışmalardan sonra kaplumbağa razı olmuş ve uygun yaşa geldiğinde kızını prensin karısı olarak vermeyi kabul etmiş.
Prens daha sonra eve gitmiş ve annesine ne yaptığını anlatmış. Annesi çok gurur duyduğu oğlunu kaybedeceği düşüncesiyle büyük bir üzüntüye kapılmış, çünkü kralın, oğlunun itaatsizliğini duyduğunda onu öldüreceğini biliyormuş. Ancak kraliçe, kocasının ne kadar kızacağını bilmesine rağmen, oğlunun aşık olduğu kızla evlenmesini istiyormuş. Bu yüzden kaplumbağaya gitmiş ve kaplumbağanın kızını başka bir adama vermemesi için oğlunun adına çeyiz olarak ona biraz para, giysi, yer elması ve hurma yağı vermiş.
Sonraki beş yıl boyunca prens sürekli olarak kaplumbağanın adı Adet olan kızıyla birlikte olmuş. Kız yağhaneye konulmak üzereyken prens babasına Adet’i karısı olarak alacağını söylemiş. Bunu duyan kral çok öfkelenmiş ve krallığının dört bir yanına haber göndererek herkesin belli bir günde pazar yerine gelip tartışmayı dinlemesini istemiş. Belirlenen gün geldiğinde pazar yeri insanlarla dolmmuş ve kral ile kraliçeye ait taşlar pazar yerinin tam ortasına yerleştirilmiş.
Kral ve kraliçe geldiğinde tüm halk ayağa kalkıp onları selamlamış ve sonra onlar taşlarının üzerine oturmuşlar. Kral daha sonra hizmetkârlarına Adet adlı kızı huzuruna getirmelerini söylemiş. Kız geldiğinde kral onun güzelliği karşısında oldukça şaşırmış ve etkilenmiş. Daha sonra halka, kendisine itaat etmediği ve haberi olmadan Adet’i eş olarak aldığı için oğluna kızgın olduğunu söylemek için onları çağırttığını, ancak şimdi onu kendisinin de gördüğünü, genç kızın çok güzel olduğunu ve oğlunun iyi bir seçim yaptığını kabul etmek zorunda olduğunu söylemiş. Bu nedenle oğlunu affedecekmiş.
Halk kızı görünce onun çok güzel olduğunu ve prensin karısı olmaya layık olduğunu kabul etmiş ve krala çıkardığı yasayı tamamen iptal etmesi için yalvarmışlar, kral da bunu kabul etmiş. Yasa “Egbo” yasası uyarınca çıkarıldığından, Kral sekiz Egbo’yu çağırtmış ve onlara emrin krallığının her yerinde iptal edildiğini ve bundan böyle prensin eşlerinden daha güzel bir kızı olan hiç kimsenin öldürülmeyeceğini söylemiş ve Egbolara yasayı kaldırmaları için hurma şarabı ve para vererek onları göndermiş.
Kral daha sonra kaplumbağanın kızı Adet’in oğluyla evlenmesi gerektiğini ilan edip, aynı gün onları evlendirmiş. Elli gün süren büyük bir şölen verilmiş ve kral beş inek öldürüp, tüm halka bol miktarda foo-foo ve hurma yağı pirzolası vermiş ve halkın istediği gibi içmesi için sokaklara çok sayıda hurma şarabı küpleri koymuş. Kadınlar kralın yerleşkesine büyük bir oyun getirmişler ve tüm zaman boyunca gece gündüz şarkı söyleyip dans etmişler. Prens ve arkadaşları da pazar meydanında oynamışlar.
Şölen sona erdiğinde kral, krallığının yarısını kaplumbağaya vermiş ve çiftliğinde çalışması için de üç yüz köle vermiş. Prens de kayınpederine çitlikte çalışmaları için iki yüz kadın ve yüz kız vermiş, böylece kaplumbağa krallığın en zengin adamlarından biri olmuş. Prens ve karısı, kral ölene ve prens onun yerine hükümdar olana kadar uzun yıllar birlikte yaşamışlar.
Tüm bunlar kaplumbağanın tüm insanlar ve hayvanların en bilgesi olduğunu gösterir.
Her zaman güzel kızlarınız olsun, çünkü ne kadar fakir olurlarsa olsunlar, kralın oğlunun onlara aşık olma ihtimali her zaman vardır ve böylece kraliyet evinin bir üyesi olabilirler ve büyük bir servet elde edebilirler.